ÜNİVERSİTENİN İTİBARI
Çocuğu
dershaneye götürdükten sonra uzandım Selçuklu çay bahçesine ve kapalı bölümde
bir çay sipariş ettim yanında poğaça ile birlikte. Poğaçayı elimle bölüp bölüp,
çayı yudum yudum çekerek götürürken bir baktım amcanın biri almış sazı eline ve
bir yerlere verip veriştiriyor. Verip veriştirdikleri arasında üniversiteler
olmasa sanırım kulak bile kabartmayacaktım –çünkü öylelerinden her yerde o
kadar çok ki- ama algıda seçicilik üniversitelere veriştirmeye başlayınca
çaktırmadan başladım dinlemeye. Eğer dinlediğimi belli etseydim daha bir
heyecan ile saçmalar ve saçmalamasına ben yataklık etmiş olurdum.
Çok
bilmiş amca neler anlatmıyordu ki; hiçbir üniversitemizin dünya klasmanında yer
almadığından tutun da üniversitelerin öğrencilere hiçbir şey veremediğine
kadar. Ara sıra da gene de okumak güzel şey diye sıkıştırmaları da kendini
haklı çıkarma çabası gibiydi. Yanındaki onu destekliyor, bizim amca attıkça
atıyordu. Yine müzmin bir hastalıktı amcanınki; kötü örnekler üzerinden bütünü
harcamak. Bazı hatalardan dolayı bütün üniversiteleri harcıyordu. Yanındaki amcanın
öğrencinin kendinde olacak, öğrenci kendini yetiştirdi yetiştirdi yoksa
hocaların bir şey yaptığı yok. El insaf ki ne insaf. O hiç beğenmedikleri
üniversitelerin bir mensubu olarak inanın terbiyemden onlara cevap bile
vermedim. Cevap versem mutlaka onların da çok değerli cevapları olacaktı çünkü.
Değerli
dostlar, memleketimizde, belki de bütün dünyada son zamanlarda acımasızca
yapılan bir şey var; İTİBARSIZLAŞTIRMA. İnsanlar kavgalı oldukları kurum ve
kuruluşları bir dillerine doladılar mı Allah yardım etsin o kurum ve kuruluşlara.
Bir zamanlar bilge özelliklere sahip bir dedemizin çok güzel bir sözü vardı,
derdi ki “Oğul, hiçbir topluluğu kökten kötülemeyin, mutlaka içinde iyiler
vardır”, bu sözün tersi de doğru. Fakat, kolay geldiği için hemen herkes
genelleştirmelerle işin kolayına kaçıyor ve ondan sonra iletişim uçurumları
açılıyor da açılıyor. Diyalog sadece kelime olarak kalıyor. Vatandaş ile
üniversite, bazen de vatandaş ile başka bir kurum birbirine düşman oluveriyor. İyi
ama o kurumlarda yer alanlar da bu memleketin bir bireyi değil mi. Eleştirisi sıklıkla
yapılan kurumlarda herkesin ama herkesin bir parçası yok mu, var tabi ki, iyi o
zaman dert ne? Dert şu, insanlar yerine göre kendi nefsinden başka demek ki
kimseyi düşünmüyor ve beğenmiyor. Kendileri dev aynasında gören tipler herkesi
de küçük aynalarda görüyor. Çukur ve tümsek aynalar konusuna bakınız J
Sevgili
dostlar, şimdi hep birlikte bir mahalle düşünelim. Özellikle de modern dünyanın
bir sonucu olarak mahalledeki kişilerin hiçbiri diğerini tanımıyor. Hatta bazen
aynı apartmandaki komşularımızı bile tanımıyoruz. Mahallemizden birisi tutsa
hırsızlık yapsa bütün mahalle hırsız sayılabilir mi? Ayrıca başkasının
mahallesinde sorun varsa bizim mahallemizde de olabilir. Yok birbirimizden farkımız
yani.
Bu
memleketin üniversitelerini eleştirenlere soruyorum memleketin her kurumu ve
her işi dört dörtlükte tek sorun üniversitelerde mi. Ayrıca siz hocaların
akademik çalışmaların için neler yaptığını biliyor musunuz? Uykusuz geceler ve
hatta yıllar geçiren akademisyenlerden haberiniz var mı? O beğenmediğiniz
ülkenin üniversiteleri dünyada yapılmayan nice işleri yapıyor, madem çok
biliyorsunuz, bunları görmediniz mi? Bütün üniversiteleri tek tek gezip, tek
tek hocaların derslerine girdiniz mi? Üniversiteye giden ve üniversiteye
gitmeyen iki kişiyi karşınıza alıp her yönüyle hiç değerlendirdiniz mi? Yoksa;
bir zamanlar gitmeye çalışıp da gidemediğiniz bir üniversite mi oldu. Madem çok
biliyorsunuz buyurun bir çay içelim ve işimizi bize öğretin. Ha bu arada biz
akademisyenlerin anlatacaklarını dinleyecek kadar sabrınız varsa gelin olur mu…
Yorumlar
Yorum Gönder