4 Mayıs 2020 Pazartesi

Bir Milyon Yazılımcı projesi



Bilgisayar, bilgisayarcı, bilgisayar programcısı, bilgisayar mühendisi, yazılım, yazılımcı, yazılım mühendisi, bilişim, bilişimci, yönetim bilişimci… listeyi daha fazla uzatıp yazının tadını kaçırmak istemem ama bilişim teknolojileri geliştikçe bu isimler daha artacağa benziyor. Mesela verinin önemi anlaşıldıktan sonra bu listeye veri bilimci unvanının eklenmesi gibi, mobil sayesinde mobil yazılımcı, veri tabanı bilen için veri tabanı programcısı veya yöneticisi hatta veri tabanı uzmanı gibi. İsimler uzar da gider ama hepsi aynı yere hizmet eder “bilgi işlem”. Amacım bilgi işlemi kutsallaştırmak değil ama alanı sanırım en iyi özetleyen kavram bu. Bu girişin nedeni “Bir milyon yazılımcı” şeklinde gündeme gelen başlık yerine daha uygun bir şey başlık bulunabilir miydi kaygısı elbette. Her ne kadar başlıktan kastedilen şeyi meslekten birisi olarak biz anlıyor olsak ta herkes aynı şeyi anlamıyor olabilir. Neyse ne, belki de bizden daha iyi anlıyorlardır. 

Bilgisayar mühendisliği bölümünü kazandığım yıl büyük bir hevesle bölümümü tanımak istiyordum. Neymiş bu alan, heyecan duyduğum kadar iyi bir alan mı yoksa hava mı bunların hepsi diye. Nereden bulduğumu hatırlamadığım “Bilgisayar Ansiklopedisi” gibi bir kitap buldum, daha doğrusu ansiklopedi. Okudukça okuyasım gelen ve erken bir vakitte meslekle ilgili temelleri anlamaya başladığım bir kitap oldu o kitap. İşte ta o yıllarda anladım ve gördüm ki asıl olan bilgisayar veya onun mühendisliği değil onun yerine hesaplama yani “computation” imiş. Bilgisayar teriminin “computer” olarak ifade edilmesi de o sebepleymiş. Cihaz olarak son bir asırdır gündemimizde olan “computer” hesaplama olayının çağımıza düşen yansıması ve onun somutlaşmış hali imiş. Ve hesaplamanın tarihi Abaküs’e kadar gidiyormuş. O bilgiler üzerine olayın sadece bilgisayar değil daha fazlası olduğunu fark etmiştim. Tek fark ettiğim o da değildi. Eğitime başladıktan sonra bile kavramakta zorlandığım, belki de önemini hissettiğim için ezber yapmak yerine kavramak istediğim bir başka kavram: Algoritma. Algoritmanın hikayesi bir Müslüman olarak beni mutlu etmişti. Çünkü onun prensiplerini “El-Harezmî” isminde Müslüman bir âlim ortaya koymuştu. Algoritma ismi meğerse El-Harezmî’nin Latincedeki karşılığı imiş. Peki, neydi algoritma. Algoritma, büyük problemleri küçük alt problemlere bölerek çözmeyi ve bu çözümleri birleştirerek sonuç bulmayı kolaylaştıran mantık idi. Bu mantık nedeniyle de problem çözümleri açık, anlaşılır ve net adımlar şeklinde yazılıyordu. Büyük bir ekmeği bölerek yemek gibi bir şeydi bu. 

Algoritma kavramı ile birlikte karşımıza çıkan konu bir diğer konu “problem çözme” oldu. Matematik ve fen problemleri çözmeyi biliyorduk ama problem çözmenin bir teorisi olduğunu bilmiyorduk. Algoritmaların problem çözme mantığı sunduğunu anladıktan sonra sadece matematik ve fen problemleri değil daha karmaşık problemleri bile çözmeye başlamıştık. Madem küçük problemleri çözebiliyordu Algoritma denen şey büyüklerini hatta daha büyüklerini çözebilir miydi? Başkalarının da aklına gelmiş olacak ki “Algoritmik Yaklaşım” veya “Algoritmik Süreç” kavramlarının aslında var olduğunu öğrendik. Algoritma geliştirmenin sadece bizim alanla değil bütün alanlarla ilgili olduğunu da görmüş olduk. Algoritma sadece problem çözmüyor olaylara farklı açılardan bakabilmemizi sağlıyordu. Algoritma onunla da kalmıyor ve bize kodlama için altlık hazırlıyordu.

Klavyeden girdiğimiz isme göre bize “Merhaba…” şeklinde bir mesaj veren bir program, aman Allah’ım. Ayaklarımız yerden kesilmeye başladı bile. Daha önce de bize “Merhaba Dünya” şeklinde bir mesaj vermişti bu cihaz. Algoritmasını kurduğumuz her şeyi kodlamayla birlikte gün oldu “Hayalini kurabildiğimiz her şeyi kodlayabiliriz” demeye başladık. İddia büyüktü ama zaman ve odaklanma ile gerçekten mümkün olabiliyordu bu. Programcılıkta belli bir seviyeye geldikten sonra program kavramından başka bir de yazılım kavramı olduğunu duyduk. Yazılım için kimisi “programlar topluluğu” kimisi “dokümantasyonu ile birlikte programlama” diyordu. Gördük ve anladık ki alanda ilerledikçe programcı değil yazılımcı olunuyor.

Sonra platformlar, ürünler, çözüme uygun yönlenmeler, ihtiyaçtan doğan geliştirmeler, zevkine yapılan işler, proje için yapılan işler, para için yapılan işler ve diğerleri. Her ne kadar bir türlü yerinde duramasa bile teknoloji yeni bir teknolojiye adaptasyon çok zor olmuyor, yeter ki temel iyi alınmış olsun.

“Bir milyon yazılımcı” yetiştirme projesinin gündeme geldiği günlerde öğrencilerimizin serzenişleri oldu “iyi ama biz bu kadar zorlu eğitimi neden alıyoruz, yazılımcı olmak bu kadar kolaysa bizim çektiğimiz nedir” şeklinde. Bir milyon yazılımcı yetiştirme projesi belki de onlar tarafından işlerinin elinden alınması olarak görüldü. Tabi hepsinin fikri değil ama en azından bir kısmının böyle düşündüğünü biliyorum. Peki, kaygı ne kadar haklı ve projenin çıktısı ne olacak?

Projeyle ilgili bağlantıyı incelediğimizde uzaktan eğitime uygun ve sertifika eğitimi seviyesinde çok sayıda eğitim olduğunu gördüm. Eğitimler ilgili olan herkese açık. Bizim öğrencilerimiz de gidip eksik kaldıkları konularda oradan eğitim alabilirler. Burada bir sıkıntı yok. Eğer bu proje bizim 4 yıllık örgün eğitimde verdiğimiz diplomayı verecek olsa en başta biz karşı çıkarız. Ama konu diploma verme konusu değil. Olana yenisini katma ve topluca bu alanda bir kazanım elde etme projesi olacaktır.

Benzer şekilde proje ortaya atıldıktan sonra kimileri biz bu alanda zaten iş bulamıyoruz, bu alanda eksik yok ki neden böyle bir proje dediler. Muhtemelen aynı kişiler fazla değil kısa süre önce de “Yazılım devlet politikası olmalıdır” diyorlardı. Yazılımın devlet eliyle teşviki böyle başlar ve sonra yetenekli gençlerin yerleştirilmesi ile devam eder.

Gerek bizim üniversitelerde verdiğimiz eğitimler gerekse de sertifika bazlı eğitimler eğitim almaya istekli, gayretli, çalışkan ve odaklanmış kişilere fayda verecektir. O nedenle yapılanın eleştirisinden önce öz eleştiri yapmak ve işin önemli kısmının eğitimi alan kişinin performansı ile ilgili olduğunu görmek lazım.

“Bir milyon yazılımcı” projesi artısıyla eksisiyle başlangıç anlamında değerlidir. Ülkemizde henüz yeterli miktarda yazılım yapan personel bulunmamaktadır. Bu proje değil bir milyon 10 bin nitelikli yazılımcının yetişmesine bile katkı sunsa başarılı bir projedir. Projenin başarısı konusunda bizlere düşen bir görev olursa elimizden geldiği kadar destek vermeye hazırız inşallah. En azından uzman olduğumuzu düşündüğümüz konularda derslerimizi bir plan dâhilinde açık olarak paylaşabiliriz ve bundan memnuniyet duyarız. Önemli olan ülkemizin daha güçlü yarınlarıdır. Bu arada projenin adının ne olduğunun önemi yok önemli olan niyet.

Bilgisayar Yüksek Mühendisi
Doç. Dr. Hidayet Takcı
Sivas Cumhuriyet Üniversitesi

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

İki yarım bir tam etmez

Bir bütünün iki parçaya ayrılıp sonra bir araya getirilmesi bütünden bir şey eksiltir mi, miktarından bir şey eksiltmez ama bütünlüğünden ek...