7 Mayıs 2014 Çarşamba

Cumhuriyet Üniversitesi ve Sivas

Yıl 1974, Sivas'ın ileri gelenlerinin önderliğinde Sivas'ın ihtiyacı olan bir eğitim kurumu, Cumhuriyet Üniversitesi kuruluyor. Şehir mutlu, şehir umutlu. Cumhuriyet şehrinde ona en uygun isim tabi ki Cumhuriyet olmalı ve oluyor. 

Yıllar o kadar çabuk geçiyor ki; üniversite bu yıl 40. yılını kutlamakta. 40 bin civarında öğrencisi, 1000'e yakın öğretim üyesi, bir o kadar da geriye kalan öğretim kadrosu, öğretim görevlisi, araştırma görevlisi, okutmanı v.s. Sadece bir fakültesi bile birçok Üniversiteden daha kalabalık. Sayı tek başına bir üniversite için üstünlük kabul edildiğinde üniversitemiz epeyce iyi durumda ama tabi ki nicelik yerine üniversitelerde nitelik önem kazanıyor. 

Örneğin 6000 civarında öğrencisi olan, 15-16 bölümü olan bir dekanlık bu kadar yükü taşıyabilir mi? bu kadar öğretim elemanını, öğrenciyi iyi şekilde koordine edebilir mi? kocaman bir soru işareti. Ayrıca bir üniversite her bölüme bir sürü öğrenci almak ve ondan sonra ona yetişememek ister mi? Evet bu sorular uzar gider, gelin iyisi mi sorular çok artmadan biz onları cevaplandırmaya çalışalım.

Öğretim üyesi, araştırma görevlisi, öğretim görevlisiyle birlikte 25 civarında akademisyeni bulunan bir bölümde hasbelkader 14 yıl çalışma imkanım oldu Cumhuriyet Üniversitesi'ne gelmeden önce. Toplamda 25 öğretim elemanının olduğu bölümümüzde en son ayrıldığımda 200 civarında bir öğrenci vardı. Buna ek olarak yüksek lisans ve doktora öğrencileri de 50 kişi olsa toplamda 250 civarında öğrenci ve 25 akademisyen. Kolay bir bölme işlemi olacak yapacağımız. Öğrenci sayısı/öğretim elemanı sayısı=10, yani eski okulumda her 10 öğrenciye bir öğretim elemanı düşüyor. Yeni okulumda ve yeni bölümümde ise 200 civarında öğrencimiz ve 3 tanesi öğretim üyesi olmak üzere toplam 5 adet öğretim elemanımız var. Yani, her 40 öğrenciye 1 öğretim elemanı düşüyor. Sadece bu oranlar olsa iyi. Eski okulumda 1 adet profesör, 4-5 adet doçent, 2-3 adet yardımcı doçent, doktorasını bitirmiş 2 öğretim görevlisi ve çoğu doktora yapan bir sürü araştırma görevlisi arkadaş var. Ya burada durum ne? 3 adet yardımcı doçent ve ufukta doçentlik çok gözükmüyor, 2 adet araştırma görevlisi ve onlardan birisi daha yüksek lisans ders aşamasında. 

Bu kadar öğrenciyi biz mi istedik, vallahi yok. Biz 30-35 istedik, YÖK bize 55-60 gönderdi. Biz asistan istedik rektörlükte kadro olmadığı için 2 taneden fazla alamadık. Biz öğretim üyesi istiyoruz, Rektörlük'te bulun alalım diyor ama bulamıyoruz veya bulduklarımız Sivas'a gelmek istemiyor. Ankara'da, İstanbul'da doktorasını bitirmiş, kadro alamadığı için Araştırma Görevlisi olarak çalışan çok tanıdığımız var (kimisi de Sivaslı), rica minnet ediyoruz "neden geleyim?" diyor. Evet, bu kadar çok öğrenciyi biz bölüm olarak istemedik ama gelenin de başımızın üstünde yeri var, ne yapalım kovalım mı? Üniversitenin tavrı da bence bu yönde. Kimisi öğrenci çokluğu ve şehre getirdiği katma değerden bahsediyor ama keşke öğrenci sayısı az olsa da o katma değeri Üniversite öğretim üyeleri yaptığı projelerle sağlasa. 

Şehir, kuruluşundan bu yana haklı olarak üniversiteden bir şey bekliyor ama üniversitenin de başta bazı bölümlerdeki öğretim elemanı eksikliği olmak üzere kendi iç problemleri bir şeyler yapmaya mani oluyor. Bununla birlikte; kimi zaman şehrin basınında çıkan üniversite haberlerini okuduğunuzda üzülüyorsunuz, bu kadar da değil diyorsunuz. Örneğin, okulumuza başka şehirlerden ÖYP kapsamında gelen öğrencilere arada bir soruyorum. "Üniversitemizin eksikleri var ama siz burayı tercih etmişsiniz, nedeni nedir" diye. Onlardan aldığım cevaplar beni mutlu ediyor. Ve görüyorum ki üniversite sıralamalarına yansımasa bile üniversitemizin iyi olduğu bir çok alan var. Örneğin, sıklıkla eleştirilen diş hekimliği fakültesine Çukurova Üniversitesinden gelen bir akademisyen arkadaş Cumhuriyet Üniversitesinin hoca bakımından daha iyi durumda olduğunu ifade ediyor. Belki son dönemde hep hastane üzerine eleştiriler yapılıyor ama merak ediyorum acaba kaç kişi Hacettepe Üniversitesinin bile alamadığı uluslararası denklik diplomasını Üniversitemiz Tıp Fakültesinin aldığını biliyor. 

Sevgili dostlar, hep karşılaştırmalarda yanı başımızdaki Kayseri örnek gösterilir, onlar ileri biz geriyiz v.s. diye. Evet onlar ileri ama şehrin üniversiteye desteği anlamında da ileriler. Yani şehrin hayırseverleri çok ciddi şekilde üniversitelerine destek veriyor ve birlikte büyüyorlar. Tamam kabul Kızılırmak nehri şehir ile üniversiteyi ayırmış olabilir ama kalplerdeki ayrılık neden. Daha makul eleştirilerle, daha fazla destekle bu Üniversitemizi gelin hep birlikte büyütelim. 

Üniversitede hatalar mutlaka oluyordur ama bunu basın yoluyla abartmanın şehre bir faydası yoktur. Lütfen Üniversite aleyhinde (çok da doğruluğu olmayan) ithamlarla zaten çok iyi durumda olmayan Üniversiteyi ayaklarından tutup biraz daha aşağıya sürüklemeyin. 

Saygı ve selamlarımla,

Hidayet TAKCI
Cumhuriyet Üniversitesi Öğretim Üyesi

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

İki yarım bir tam etmez

Bir bütünün iki parçaya ayrılıp sonra bir araya getirilmesi bütünden bir şey eksiltir mi, miktarından bir şey eksiltmez ama bütünlüğünden ek...